Ana içeriğe atla

Felaket zamanlarında daha çok sanat, daha fazla edebiyat

Titanik Filmi'ni izleyenler hatırlayacaktır; Batmaz denilen devasa gemi bir aysberge çarpınca hızla batmaya başlarken, insanlar canlarını kurtarmak için filikalara koşarlar. Oysa yeterince filika yoktur. O yüzden filikalara binme önceliği çocuklar ve kadınlarındır. Geminin Kemancısı canını kurtarmak için filikaya doğru hamle yaparken, son anda cayar ve kemanını çıkarıp, çalmaya başlar. Onun bu hareketiyle, gitmeye kalkan orkestra arkadaşları da geri dönerler ve telaş içinde canını kurtarmak için koşuşan kalabalığın ortasında çalmaya başlarlar. 
Bizim kültürümüze tam da ters bir durum; Gemi batıyor, onlar çalıyor... Ayıp yahu... Olur mu? 
Oysa hayata veda etmeden önce; sırtımızda hesap vermekten korktuğumuz kul hakkımız yoksa ve hayat bir şekilde devam ediyorsa, insanın arkasında bırakmak isteyeceği tek şey; iyi hatırlanmanın yanı sıra, kendisini tanıyanlar da hayata veda ettikten sonra bu dünyada yaşadığına dair bir anı, bir hatırlanma dileğidir. 
Felaket karşısında tüm canlıların ilk hamlesi hayatta kalmak için gereken şeylere; yemek, su, hava ve barınacak bir yere ulaşma çabasıdır. İnsan ise bunlara ulaştıktan sonra, önce sevdiklerine, sonra da felaket öncesinde sahip olduklarına ulaşmaya çalışır. 
Panik, şaşkınlık, yaşanan felakete karşı insanı ayakta tutacak ve normale döndürecek şeydir; SANAT.
İşte tam da böyle bir zamanda; Akçakoca 18 Temmuz'da büyük bir sel felaketi yaşamışken; 22 Temmuz Pazartesi Günü Özkök Kültür Evi'nde resim sergisi açıldı. 
Serginin tarihi, felaket olmadan önce belirlendiği için değiştirilmedi. Sergi gelirlerinin felaketzadelere bağışlanacağı duyurusuyla " böyle zamanda serginin sırası mı?" diye söz edebilecek insanların önü kesildi. Fakat bu da sergi ziyaretlerinin sönük geçmesini engelleyemedi.  
Yardımsever ve sosyal olan bir çok insanın sahada can ve mal kurtarma çabaları içinde olması nedeniyle; açılış gününden beri sessizce açık kalan sergi, Bizim can derdinde oluşumuzun çok ötesinde; en kötü günlerimizde bile, hala zevkleri olan, sanata yakınlık duyan HOMO SAPİENS türüne ait olduğumuzun göstergesi. 

Sanat, felaket zamanlarında size insan olduğunuzu, bir geçmişiniz olduğunu ve o geçmişinizle gelecekte nasıl varolabileceğinizin yolunu gösterir. 'İnsanların acısı var, ekmek derdi var, şimdi sanatın "eğlencenin" sırası mı?' Diyenlere "ihtiyacımız olan bu...tam da şimdi zamanı " diyebilmeliyiz. Eğlence ile sanatsal faaliyetleri birbirine karıştıranlara da gerekli cevabı verebilmeliyiz. Çünkü; insanı diğer canlılardan ayıran tek şey; öyle yıllardır beynimize kazındığı gibi alet kullanılması değildir; Karga da taş kullanıyor, değil mi? İnsanı ayıran tekşey;  sanatsal zevklerinin gelişmesidir...




Bu felaket günlerinde; ilçemize gelip " Karadeniz Rüzgarı Resim Sergisi" açan Kdz. Ereğli ART Grup'a ve Katılımcı ressamlarına teşekkür ederiz. 
28 Temmuz Pazar günü sona erecek sergi haftasonu gezilebilir. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÇINAR CADDESİ'NİN YENİ MEKANI "FINDIK CAFE" ADI GİBİ SEVİMLİ VE ŞIK

Çınar Caddesi'nde yeni açılan "Fındık Cafe" şirin mi şirin görüntüsüyle, s evecen, g üler yüzlü g enç sahipleriyle insanı adeta içine çekiyor. Bizler dilsiz canlılara merhamet etmeyen, nobran işletme sahiplerinin işlettiği mekanlara gitmek zorunda kaldığımızda kendimizi diken üstünde oturmuş gibi hissediyoruz. Çünkü dilsiz bir canlıya merhameti olmayan insanın gözünde siz sadece para getiren bir müşterisiniz. Fındık Cafe gibi sevgi dolu mekanlar da ise sıcak, samimi ve de o insancıl ha va ile içti ğimiz çay ballı, kahve hatırlı oluyor. Pozitif duygularla dolu, huzur buluyoruz bu mek anlarda. Akçakoca'da fırtınadan birçok yerin dağıldığı gece Fındık Cafe kendisine sığınan bir cana kucak açtı. Sahipleri tarafından terk edilmiş veya ilgilenilmeyen köpek doğurmak üzereydi. Fındık Cafe sayesinde yavruları hayatta kaldı. Yüreği güzel işletme sahiplerinin elinden çay içmek kadar güzel birşey yok. Kahvaltı yapmak isterseniz, telefon ile rezervasyon yaptırab...

ÜMRAN ÇÖPLÜĞÜ'NÜN DOĞAL PARKA DÖNÜŞÜMÜ İÇİN PROJE ORTAKLARI ARIYORUZ!

BELEDİYE ÇÖPLÜK ALANINI BİZE VERSİN, ÜNİVERSİTE VE  DERNEKLERLE  ORTAK   PROJE YAPALIM...  (AŞAĞIDA HAZIRLADIĞIMIZ TASLAĞI PAYLAŞIYORUZ.  BU KONUDA DESTEK VERMEYE HAZIR KİŞİ VE  KURUMLARLA GÖRÜŞMEYE VE İŞBİRLİĞİNE HAZIRIZ.  ÜMRAN BORU ÇÖPLÜĞÜ BİRKAÇ PARÇAYA AYRILARAK; 1-) BOTANİK BAHÇESİ VEYA HOBİ BAHÇELERİ : AĞAÇLANDIRMA İLE BİRLİKTE, KARADENİZİN ÇOK ÖZEL BİTKİLERİNİN HARMANLANDIĞI BİR BÖLÜM.: Botanik bahçesinde %80 engelli çalışanlar olmalı. ( Düzce Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile birlikte) 2-) YÜRÜYÜŞ VE SPOR ALANLARI : Bisiklet yolları, engelli sporlarının yapılabileceği bölümler, yürüyüş yolları, denize doğru gençler için tırmanma bölümleri, paten ve su kayağı bölümleri engelliler ve yaşlılar için asansör, su kayağı… VE PARKIN DENİZLE BULUŞTURULMASI. 3-) HAVYAN SEVGİSİ EĞİTİM PARKI : Nuh’un gemisi konseptine uygun olarak, bilinen en eski canlı türünden, günümüze ulaşan, ulaşamayan canlıların bilgi...

Ağustos Böceği ile Katamaran

MÖ 6. yüzyılda yaşamış, eski Yunan masalcısı Ezop’un   masal kahramanları hayvanlarmış... Bu masallardan Ağustos Böceği ile Karınca’nın masalını bilmeyen yoktur. Masal, eğlenmeyi çok seven Ağustos Böceği ’nin bütün bir yaz şarkı söyleyip, eğlenirken, tam tersini yapan Karınca ’nın bütün yaz çalışarak, kış için erzak deposunu doldurduğunu anlatır. Ve acımasız kış gelir, Ağustos böceği bütün yaz eğlenmekten ambarına yiyecek koymaya zaman bulamamıştır. Çaresiz aç kalınca komşusu Karınca’nın kapısını çalar. Karınca’nın cevabı kıştan daha acımasızdır; “Madem bütün yaz saz çaldın, oynadın, şimdide oyna öyleyse” der ve kapıyı Ağustos Böceğinin yüzüne kapatır... Bu masalı çocukluğumdan beri çok acımasız bulmuşumdur; Ağustos Böceği’nin bütün yaz sıcaktan, çalışmaktan yorulmuş karıncalara ve diğerlerine şarkılar söyleyerek, neşe katarak hayatlarını kolaylaştırdığını düşündüğüm için acımasız bulmuşumdur. Eğer arkadaş olmayı başarsalardı; Çalışmaktan başka amacı olmayan Karınca ile e...