Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ağustos, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

HOŞGELDİN ÇINAR, HOŞGELDİN…

HOŞGELDİN, Genç Çınar, hoş geldin… Bugün altı kardeşinle birlikte yaşama adım attığın Çuhalı Plajının üstünde, kötü, bedbaht bir insan eli ile yaralanmadan, beş asır, hatta çok daha fazla ömrün olsun… Sen doğmadan çok kısa zaman önce yüz yılını devirmiş atalarını bir bıçak darbesi ile devirenlerin sana hayat vermesi içimizi yeniden umutla doldurdu. Sen yaş alıp, güzelleştikçe, dallarında yuva yapan kuşların, gölgende dinlenen insanların olacak. Onlar ömrünü tamamlayıp, göçerken sen onların gölgesini, ruhunu gelecek nesillere taşıyacaksın. Şimdi senin yüzyılın başlıyor. Ve ben, insansoyunun bir danesi olarak; insansoyunun kötülüğünü, cahilliğini görmeyeceğin bir yaşam diliyorum sana. Genç yapraklarınla “Nasıl bir kötülük olabilir, insansoyunda?” diye kulaklarıma fısıldadığında, o soyun bir parçası olarak;İnsansoyunun iktidar, mal-mülk vb. değerler için birbirini nasıl boğazladığını, beton yaşam alanları için binlerce ağacı nasıl kestiğini,Allah’a inandığını söyledikten beş dakika sonra,

BERKER KARDEŞLER " NE OLUR AĞAÇLARI KESMEYİN!"

ASLIGÜL VE GÜLCE KESİLEN ÇINARIN RESMİNİ YAPTILAR. Yaz aylarında geldikleri evlerinin balkonundan seyrettikleri çınar ağacını Perşembe sabahı göremeyince o kadar çok üzüldüler ki, Onun anısına Çınar ağacının resmini yaptılar. GÜLCE: "ELEKTRİK DİREĞİ İLE AĞAÇ YANYANA DURABİLİRDİ" ASLIGÜL :" AĞAÇLARIN YERİNE GELEN ELEKTRİK DİREĞİ OLMASIN" Düşüncelerini resimle anlattılar. Pencereden baktıklarında gördükleri çınar ağacı artık orada değil.

POYRAZ ESİNTİSİ

Yaz sakinliğiyle hayatı yavaşlatıp, Karadeniz’e özgü hırçınlığımızı tam beklemeye aldı derken; yazın tam ortasında bir deli poyraz geldi… Poyraz, Karadeniz’in üzerinden denizin suyunu havalandırarak, ağaç dallarını bir sağa, bir sola sallayarak sıcaktan ve rutubetten bunalmış canımızı ayağa kaldırdı. Taşra’da ağır bir kağnı arabası gibi ilerleyen zamanın ömürle alakası olmadığını hatırlamak için poyrazın sesini duymaya ihtiyacım vardı… Dünyanın uğraştığı bir çok soruna Akçakoca’dan bakınca; insan olarak duyarlılığımızı yitirmesek de, küçük taşra muhabbetine kapılıp, bir süre sonra da unutmaya başlıyoruz. Çünkü, taşrada yaşamak; büyük şehirlerin kaosundan bıkanlar için bir sığınma yeri, içinde yaşayanlar içinse merkezden uzak olmak anlamına geliyor. İletişim çağı, sizin taşrada her şeyden bi-haber yaşamanıza izin vermese de, o “her şey” denilen şey gözden uzak, gönüllerden ıraktır. Üzülürken de, sevinirken de yüreğinizde bir şey eksik kalır. İşte tam da böylesine taşralı olmayı s

CUMA YANI ÇINARLARI

AKÇAKOCA'NIN 500 ASIRLIK ÇINARLARI GEÇMİŞTEN BUGÜNE TAŞINAN EN GÜZEL ARMAĞANI. ÇUHALLI ÇINARLARINI YAŞATABİLSEYDİK, ONLAR DA BÖYLE OLACAKLARDI...

ÇUHALLI ÇARŞISINDA KESİLEN ÇINARLAR

Yol yapacağız diye belediye görevlileri tarafından kesilen çınarların acısı hala yüreğimizi yakıyor. DUZCEYEREL HABERDEKİ YAZIM  http://www.duzceyerelhaber.com/Nermin-ALPAY/1850-BENi-DE-KES-BASKAN-BENi-DE-KES  BENİ DE KES BAŞKAN, BENİ DE KES Belediye Başkanı Fikret Albayrak tam bir hayal kırıklığı oldu çoğumuz için. Belediye binası yapılırken Sayın Nazmi Çiloğlu apar topar ağaçların kesilmesine göz yummuştu. Ve o Akçakoca için ne kadar çok iş yaparsa yapsın benim gözümde sadece ağaç yok eden biri olarak kaldı. Zamanında O ağaçların kesilmesine karşı çıkanların iktidara geldiklerinde aynı yönteme başvurmalarını ise bir seçmen ve vatandaş olarak asla affetmeyeceğim.Önce Tezel Kamping’in önündeki ağaçları kestiler, sanki kendileri ekmişler gibi… Sonra da Çuhalı Çarşısında daha ben doğmadan çok önce dikilen ağaçları kestiler. Kesilirken haberim olmadığı ve kendimi ağaca zincirleyip ağaçlarla birlikte kurban olamadığım için kederler ve suçluluk duygusu içindeyim şimdi.