Ana içeriğe atla

TAŞRADA KÜLTÜR DAHA ÇOK LAZIM!

“Bazen şehre bir film gelir/ bir güzel orman olur” şarkısını Sezen Aksu’nun
buğulu sesinden dinlerken; gözümün önüne gezici bir sinema kumpanyasının uğradığı uzak bir şehir gelir. Gezici sinema kumpanyası, haritada bile bulunmayan bir şehirde; şaşkın ve heyecanla bakan kasabalının gözleri önünde meydana kocaman bir beyaz perde kurarak, film oynatmaya başlar. Meraklı kalabalık giderek artarken, meydanda sadece oyuncuların sesleri duyulur.
Film bittiğinde, meydana toplanan kalabalık kıpırdanır. Gözleri hülyalı, ama ışıl ışıldır. Onlar, film izlemeden önceki aynı insanlar değildir. Herkes, bir parça da olsa değişmiş, yaşama yeni bir pencereden bakmayı öğrenmişlerdir.
Uzun yıllar İstanbul gibi kozmopolit bir kentte yaşamaya alışmış birinin, mahrumiyet bölgesi olarak gördüğü taşrada yaşaması zordur. Çünkü; büyük şehir, zorluklarıyla ne kadar çekilmez görünürse görünsün, Cuma akşamları,iş çıkışı Atatürk Kültür Merkezine uğramak ve konser izleyerek hafta sonuna başlamak bütün terslikleri, yorgunlukları unutturacak güçtedir. Hafta sonları ise, güzel bir film veya tiyatro izlemek olanağının olması nedeniyle, büyük şehirden taşraya göç etmek fikri bile, insana mahrumiyeti çağrıştırır.
Ama bir yıl önce, kendimi bile şaşırtan radikal bir kararla pılımı, pırtımı toplayıp Akçakoca’ya yerleştim. Kendimce yeterince film izlemiş, konser dinlemiş, sergilere gitmiş ve boğazıma kadar kültüre sanata doymuştum. Artık sessiz, sakin köşemde kitap okuyarak, deniz kenarında yürüyüşler yaparak yaşlanmanın tadına varabilir, hızla koştururken farkına varamadığım günlerin keyfini çıkarabilirdim. Cengiz Aymatov’un “ Gün Uzar, Yüz Yıl Olur” kitabındaki gibi bir güne birçok şey sığdırabilirdim… Bu duygum iki ay bile sürmedi, ne kitap okumak, ne günün yarısına kadar Bach’ın Cello süitlerini dinlemek bana yetmedi…

2010 YILINI KÜLTÜR EVİ’NDE UĞURLAMAK…
Taşra’da bana zor gelen tek şey; kültür ve sanatı yakından izleyememekti.
Bunun dışında Akçakoca’da zamanımı hiç de boşa harcamadım. Kenti yeniden keşfetmeye başladım…Kentin dokusunu anlamaya çalışan, kentli olmanın ortak duyarlılıklarını bulmak isteyen insanlarla karşılaştım. Kendilerine “Acayip Tiyatrocular”adını veren, kadınların ağırlıkta olduğu amatör bir tiyatro grubunu tanıdım. İmkansızlıklar içinde inatla tiyatro yapmaya çalışıyorlardı. Bu yüzden 2010 yılı benim için oldukça verimli geçti. 2010 yılının en güzel haberi de Nimet-Gazi Bekir Özkök Kültür Evi’nin Temmuz ayında resmi açılışının yapılmasıydı. Açılıştan sonra, işletmesi için Kent Konseyi’nin insiyatifine bırakılan kültür evinin iç dekorasyon çalışmaları nihayet 31 Aralık’a kadar tamamlanmış olacak.
Ocak ayı içinde; Akçakocalı ressamlardan oluşan sergi ile birlikte, el sanatları gösterime sunulacak. (özellikle eski zamanlardan kalan işlemeler, örtüler, vb.) Bunun için, eski zamanlardan kalma el işlerine sahip olan Akçakocalılardan destek bekleniyor. ( sadece sergilemek maksadıyla) Giriş katı kültür kahvesi olarak düzenlenerek, canlı müzik dinletilerine ve edebiyat, sanat sohbetlerine açık olacak.
Böylece; özlemini çektiğimiz edebiyat sohbetlerinin, kaliteli sanat filmleri gösterimlerinin ve canlı müzik dinletilerinin, kültür evinde gerçekleştirilebileceği düşüncesiyle 2011 yılına umutla bakıyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AKÇAKOCA'YI SEVİYORSANIZ BU PROJEYİ DURDURUN!

SON PİŞMANLIK FAYDA ETMEZ.. . Liman bölgesinde, Toki ile kentsel dönüşüm için anlaşma yapılarak yıkılan dükkanların yerine AVM yapılmasının Akçakoca'nın merkezine yapılan liman inşaatından sonra en büyük kötülük olacağını düşünenlerdenim. Birşey olup bittikten sonra ah vah etmenin artık kaybedilenleri geri getirmediğini, çok büyük fayda sağlayacak limanın Akçakoca'nın turizm merkezindeki kumsalı yok ederek, aynı zamanda turizmi de bitirdiğini yaşayarak öğrendik.  O bölgeye bir çivi bile çakılmadan önce diyoruz ki; NE OLUR BU İŞTEN VAZGEÇİNİZ. Belediye Başkanlığını kim kazanırsa kazansın, bu projeyi durdurmak için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşerek bu projeyi iptal ettirmelidir. Ben Sayın Başkan'ın bu projenin iptaline olumlu bakacağını düşünüyorum. Çünkü; son zamanlarda kendisi de dikey mimarinin kentlere verdiği tahribatı görmüş ve yatay mimariyi savunmaya başlamıştır.  Projenin revize edilerek tek katlı bina yapılmalı ve içinde; balık restoranların

Ağustos Böceği ile Katamaran

MÖ 6. yüzyılda yaşamış, eski Yunan masalcısı Ezop’un   masal kahramanları hayvanlarmış... Bu masallardan Ağustos Böceği ile Karınca’nın masalını bilmeyen yoktur. Masal, eğlenmeyi çok seven Ağustos Böceği ’nin bütün bir yaz şarkı söyleyip, eğlenirken, tam tersini yapan Karınca ’nın bütün yaz çalışarak, kış için erzak deposunu doldurduğunu anlatır. Ve acımasız kış gelir, Ağustos böceği bütün yaz eğlenmekten ambarına yiyecek koymaya zaman bulamamıştır. Çaresiz aç kalınca komşusu Karınca’nın kapısını çalar. Karınca’nın cevabı kıştan daha acımasızdır; “Madem bütün yaz saz çaldın, oynadın, şimdide oyna öyleyse” der ve kapıyı Ağustos Böceğinin yüzüne kapatır... Bu masalı çocukluğumdan beri çok acımasız bulmuşumdur; Ağustos Böceği’nin bütün yaz sıcaktan, çalışmaktan yorulmuş karıncalara ve diğerlerine şarkılar söyleyerek, neşe katarak hayatlarını kolaylaştırdığını düşündüğüm için acımasız bulmuşumdur. Eğer arkadaş olmayı başarsalardı; Çalışmaktan başka amacı olmayan Karınca ile eğlen

ÇUHALLI PLAJI NASIL DÜZENLENMELİ?

PARAYI VEREN DÜDÜĞÜ ÇALAR  Şezloglar boş olarak kumsalı işgal ederken... Belediyemiz geçen yıl  Çuhallı Plajı'nı parselleyerek kiraya verince halka ayrılan plajda şemsiyemizi koyacak yer bulamadık. Belediyemizin Çuhallı Halkı'na  reva gördüğü aşağıdaki resimde görüldüğü gibi oturmak zorunda kaldık.  Çu hallı Dernekleri, Çuhallı Gençlik Nerede siniz?     SAYIN YEMENİCİ, AKÇAKOCA BELEDİYE BAŞKANI Halka hizmet bu mudur? "Çuhallı plajı’nda yer yoksa Kale Plajı’na gidebilirsiniz." Turizm Derneği’nin düzenlediği iftar yemeğine katılan Başkan Yemenici; “ Kumsalları işletmecilere kiraladıklarını, halk içinde belli bir alan bıraktıklarını “ söyledi.  "Kiracının kumsalda kiraladığı alanın tamamen kiracıya ait olduğunu, kiraladığı alana istediği gibi şezlong açabileceğini “ söyleyen Yemenici, Halka ayrılan alanın yeterli olmadığı, boş şezlonglar açık olarak güneşlenirken halkın tıkış tıkış oturmak zorunda kaldığının beli