Akçakoca da uzun süredir meydana gelen seller, yangınlar vs. gibi olayların doğal afet olarak değerlendirilmesine ve aslında bunların insan eliyle afet olduğuna ve ilgili resmi kurumların bu konuda ısrar ederek olumsuzluklara zemin hazırlanmasındaki istikrarlı duruşuna hitafen; bir doğa bilimcisi olarak kayıtsız kalamayarak bu bilgilendirme yazısını yayımlamaya ihtiyaç duydum...
ESAS OLAN AFET ÖNCESİDİR
Öyle bir dünyada
yaşıyoruz ki, bir peşin hükmü söküp atmak, atomu parçalamaktan daha zor.
A.
Einstein
Toplumumuzda yenmemiz gereken, sosyolojik ve psikolojik olan “Afet
burada olmaz, olsa da bize bir şey olmaz!” mantığıyla konuya giriş yapmak
istedim…
Afet Yönetimi: İnsan toplulukları için risk oluşturan afetlerin önlenmesi
ve zararlarının azaltılması, afetlere karşı hazırlıklı olunması, afet anında
hızlı ve etkili bir kurtarma, ilk yardım, geçici barındırma ve yeniden inşaat
faaliyetlerinin yürütülebilmesi için toplumun tüm imkân ve kaynaklarının afet
öncesi ve afet sonrasında iyi yönlendirilmesi, rasyonel kullanımını gerektiren
geniş bir kavramdır.
Son zamanlarda dünyanın belirli bölgelerinde görülen afetleri, doğal
afet kavramının dışında tutup, bizler tarafından imal edilen riskler sonucu olan olaylar olarak
değerlendirilmesi ve bu doğrultuda planlama ve eğitimlerin verilmesi daha doğru
olacaktır.
Ülkemizde “Afet Yönetimi” çalışmaları 1940 lı yıllarda başlamış olmasına
rağmen, bugün hala istenen düzeye ulaşamamıştır. Bunun nedenleri; Risk Yönetimi
kapsamında olan Düzeltici ve Önleyici faaliyetlerin tam olarak uygulanmaması ve
Düzeltici Faaliyetlerin Önleyici Faaliyetlerden daha fazla kabul gördüğüdür,
yani olay olduktan sonra planlamaların yapılması vb.
Türkiye’de Doğal Afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılması
konusunda merkezi yönetim, yerel yönetim, özel sektör ve halkın görev, yetki ve
sorumlulukları arasında rasyonel dengeler oluşturulamamış ve her olayın
ekonomik maliyeti merkezi yönetimin kıt kaynakları ile karşılanmaya
çalışılmıştır.
Tehlikelere maruz bölgelerde hızla artan plansız yerleşim yerleri ve
yoğun nüfus artışı dağılımı, yetersiz ve zayıf mekânsal planlama anlayışı, sağlıksız
ve denetimsiz bina stoku, eksik ve yetersiz afet ve acil durum hazırlıkları,
kanun ve yönetmeliklerin uygulanması ve denetimindeki zafiyetler, İlgililerin
ve genelde de halkın yetersiz afet bilinci ve afet yönetimi eğitimi konusundaki
eksik eğitim, hızla artan çevre tahribatı ve küresel iklim değişimi nedenler
arasında sayılabilir.
Neler Yapılmalı?
İlgili yasalar kulvarında; İmar Yasası,
Belediye Kanunu ve Büyük Şehir Belediyeleri Kanunu, yerel yönetimlerin
doğal afet tehlikesi ve riskinin belirlenmesi ve zararlarının azaltılması
konusundaki görev, yetki ve sorumluluklarının ve aykırı hareket edenlere
uygulanacak müeyyideleri de kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmelidir. İl İdaresi ve İl Özel İdaresi Kanunları afet
yönetimi ve yeniden inşa faaliyetlerine yerel idarelerin aktif biçimde
katılımını sağlayacak ve bu hizmetler için yeni kaynakları da kapsayacak
şekilde yeniden düzenlenmelidir.
Öncelikle Afet ve Acil durum arasındaki farkı iyi
kavramak gerekir ki, bunların yönetimi de spesifik olsun. Afet; En genel
tanımıyla insanlar için fiziksel, ekonomik ve fiziksel kayıplar meydana
getiren, normal yaşamı ve insan faaliyetlerini durdurarak ve kesintiye
uğratarak toplulukları etkileyen doğal, teknolojik veya insan kökenli olaylara
denir. Bu olayların meydana getirdiği durum ise Acil Durumdur.
Afet yönetimi, Risk Yönetimi ve
Kriz yönetimi olarak iki şekilde çalışma gerektirir. Risk yönetimi; risk
ve zarar azaltma ve hazırlık dönemi kapsamındadır. Kriz yönetimi ise;
müdahale ve iyileştirmeyi kapsar. Konu başlıklarından yola çıkıldığında bu iki
yönetimin kimlerin sorumluluğu altında olacağı da görülmektedir. Kriz yönetimi;
stratejik olarak Bakanlıklar, Afet ve acil yönetimi taktiksel olarak İl Müdürlükleri,
operasyonel olarak ta Vali, Kaymakam, il özel idaresi, Büyük Şehir Belediye
Başkanlıkları, İl ve İlçe Belediye Başkanlıkları tarafından sorumluluk
alınmalıdır.
Afet yönetiminde risk değerlendirmenin iki prensibinin çok iyi
anlaşılması ve uygulanması Afet yönetiminde esastır. Risk yönetimi, Önleyici (olay
öncesi; proaktif) Yani; olay olmadan önce olaydan koruma nedenleri yok etme
zararları önleme/azaltma çalışmaları. Hedef:
Koruma.
Kriz yönetimi ise Düzeltici,
tepkisel (Olay sonrası: reaktif), Yani; olay olduktan sonra olayı defetme,
krizi yaralarını sarma, ikincil zararları azaltma çalışmalarıdır. Hedef: Tedavi.
İyi bir risk planı ve risk yönetimi olmazsa olmazdır. Komuta sistemi
oluşturulmalı ve uygulanmalıdır. Planlama, risk analizi ve uygulama,
tatbikatlar ve eğitimlerin yapılması şarttır. Denetleme ve denetleyeni de denetleme
mekanizmaları geliştirilmelidir. Sürekli olarak tehlikelerin tanımlanması,
risklerin değerlendirilmesi ve gerekli kontrollerin belirlenmesi için prosedürler
oluşturmalı ve sürekliliği sağlanmalıdır.
Sonuç olarak; İçinde bulunduğumuz Acil Durumun kırmızı
alarm kapsamında incelenmesi ve planlamalarının yapılması, eş zamanlı olarak ta
olma ihtimali yüksek olan afetlerle ilgili de verimli bir Afet planlaması
ivedilikle yapılmalıdır. Yani çok kapsamlı bir Afet Yönetimi yeryüzünde hayat
bulmuş tüm canlıların geleceği için yeniden düzenlenmeli ve uygulanmalıdır.
Doğayı yeniden kazanmak tüm insanlığın sorumluluğudur.
Bir şahsın yaşadıkça
memnun ve mutlu olması için lazım gelen şey, kendisi için değil, kendisinden
sonra gelecekler için çalışmasıdır. M. K. Atatürk.
Yorumlar
Yorum Gönder