Ana içeriğe atla

KÜLTÜR EVLERİ MÜZE DEĞİLDİR.

Kültür evlerini, Tarihsel ve kültürel değeri olan nesnelerin sergilendiği müzelerden ayıran en önemli özelliği yaşayan mekanlar olmasıdır.
Kültür evi denildiğinde; bünyesinde el sanatları, edebiyat, müzik, folklor, dans ve sahne sanatlarının yer aldığı ve eğitimlerinin verildiği mekanlar akla gelir.
Özellikle, büyük şehirlerdeki imkanlara sahip olmayan yerlerde; sanatsal etkinliklerden uzakta kalan ve eğitim alma şansı olmayan insanlar için kültür evleri çöldeki vaha gibidir.
2010 Temmuz ayında şehrimize kazandırılan Nimet ve Gazi Bekir Özkök
Kültür Evi’ne de bu anlayışla yaklaşmak gerektiğini düşünüyorum.
Duvarlarına Atatürk’ün ve diğer ünlü çehrelerin resimlerinin asılmasıyla
yetinilmesi durumunda, küçük bir resim galerisi ve çıplak bir “müze ev” olarak
işlevinin çok altında kalma tehlikesi olduğunun altını çizerek; şehrimizin tek kültür evini “atıl kapasite” de bırakmaya kimsenin gönlünün elvermeyeceğine inanmak istiyorum. Çünkü kışın Akçakoca’da yaşayan bizler, oradan filizlenecek kültür ve sanatla yepyeni bir hayat bulabiliriz.
Yaz aylarında, deniz ve kum turizminin artmasıyla kalabalıklaşan şehir, kışın puslu bir sessizliğe gömülür. Yerli halk, yazın curcunasından farkına varamadığı ıssızlığı bir iç sıkıntısı gibi yaşarken, günler iş, kahve, tv, ev arasında uzar gider.
Akçakoca’da kalan insanların kış ayları, yaz ayını bekleyerek geçer. Gidenler “kış sıkıntısını” burada bıraktıklarını düşünerek döndüklerini ilan ettiklerinden, kış mevsimi kalanlar için daha bir ağırlaşır. Oysa her mevsimin farklı bir gizemi, güzelliği vardır; Deniz daha hırçın, köpüklü dalgaları Rus ressam Ayvazovski’nin tablosundan fırlamış gibidir. Ne kadar büyüleyici olursa olsun, her gün aynı tabloya bakmaktan yorulur insan ve öyle bir an gelir ki o güzellik göz önünde kalsa da görülmez olur.

İşte bir kış mevsimi daha kapımıza gelmişken, önümüzdeki güzelliklere körleşmeden bakabilmek için sanatın ruhumuza pencere açmasını diliyorum.
Güzel bir müzik dinledikten veya tiyatro izledikten sonra sokağa çıktığınızda
baktığınız her şey size daha farklı gelecektir.
Akçakoca’mızın tek “Kültür evi” Nimet ve Gazi Bekir Özkök Kültür Evine hayat vereceğini düşündüğüm ve o mekanda görmeyi arzu ettiğim etkinlikleri sizlerle paylaşmak istiyorum;

1- Yöremizde yapılmış eski yeni tüm el sanatlarının belli dönemlerde sergilenmesi, ( kalıcı sergi de oluşturulabilir.)
2- Kermes, defile gibi etkinliklere açılması, yöresel yemeklerin sergilenmesi ve sunulması,
3- En geniş salonunun yazarların söyleşilerine uygun bir şekilde düzenlenmesi ve Kitap imza günlerinin bu mekanda yapılması,
4- Resim, heykel, vb. sergilere izin verilmesi,
5- Kültür evindeki bir oda sahne sanatları eğitimine tahsis edilebilir. ( Tiyatro, müzik, dans ) Şehrimizde küçük bir oda orkestrası oluşturulması için yetenekli öğrenciler seçilerek bu mekanda eğitilse ne hoş olurdu.
6- Yazın bahçe kısmının düzenlenerek, şık bir mekan yaratılması mümkündür.
7- Giriş holü Turizm Tanıtım ofisi olarak kullanılabilir, ( banko benzeri mobilyalarla görüntü kirliliği yaratmadan) Özel seçilmiş kitaplar, dergiler, kataloglar ve Akçakoca üzerine yazılmış basılı materyaller toplanarak işlevsel bir kütüphane oluşturulabilir.

Elimizde bir tek kültür evi olunca, aklıma gelen onca şeyi buraya ve kültür evine sığdıramayacağım için beklentilerimi şimdilik kısa tutuyorum.

Önünden her geçişimde kapalı bir “müze ev” yerine, gençlerin sanatsal
Faaliyet alanı olarak kullandıkları bir mekan hayal ediyorum… Yetiştirdiğimiz oda orkestrasının çıkardığı keman sesinin evin duvarlarını aşarak sokağa yeni bir hayat kattığını hayal ediyorum… Bu hayalimle dalga geçeceklere de bir şeyi sevmenin altında bilgi olduğunu anlatmak istiyorum… Akçakoca halkının klasik müzikle tanışma zamanı daha gelmedi mi? Anlamazlar mı? Denemeden, dinlemeden buna kim karar veriyor?
Ailelerimiz, çocuklar yemez diye düşünerek farklı tatları denemeselerdi, Karadenizli olan bizler, karalahana, mısır ekmeği ve hamsiden başka bir yemek olduğunu asla bilemeyecektik.

Kültür evleri, çeşitli kültürlerin, sanatların, sergilendiği ve yaşatıldığı çok renkli, çok sesli mekanlar olmak zorundadır. Bu yüzden, Festival sonrasında sessizliğe gömülen Kültür evinin bir an önce hayata başlamasını diliyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÇINAR CADDESİ'NİN YENİ MEKANI "FINDIK CAFE" ADI GİBİ SEVİMLİ VE ŞIK

Çınar Caddesi'nde yeni açılan "Fındık Cafe" şirin mi şirin görüntüsüyle, s evecen, g üler yüzlü g enç sahipleriyle insanı adeta içine çekiyor. Bizler dilsiz canlılara merhamet etmeyen, nobran işletme sahiplerinin işlettiği mekanlara gitmek zorunda kaldığımızda kendimizi diken üstünde oturmuş gibi hissediyoruz. Çünkü dilsiz bir canlıya merhameti olmayan insanın gözünde siz sadece para getiren bir müşterisiniz. Fındık Cafe gibi sevgi dolu mekanlar da ise sıcak, samimi ve de o insancıl ha va ile içti ğimiz çay ballı, kahve hatırlı oluyor. Pozitif duygularla dolu, huzur buluyoruz bu mek anlarda. Akçakoca'da fırtınadan birçok yerin dağıldığı gece Fındık Cafe kendisine sığınan bir cana kucak açtı. Sahipleri tarafından terk edilmiş veya ilgilenilmeyen köpek doğurmak üzereydi. Fındık Cafe sayesinde yavruları hayatta kaldı. Yüreği güzel işletme sahiplerinin elinden çay içmek kadar güzel birşey yok. Kahvaltı yapmak isterseniz, telefon ile rezervasyon yaptırab...

ÜMRAN ÇÖPLÜĞÜ'NÜN DOĞAL PARKA DÖNÜŞÜMÜ İÇİN PROJE ORTAKLARI ARIYORUZ!

BELEDİYE ÇÖPLÜK ALANINI BİZE VERSİN, ÜNİVERSİTE VE  DERNEKLERLE  ORTAK   PROJE YAPALIM...  (AŞAĞIDA HAZIRLADIĞIMIZ TASLAĞI PAYLAŞIYORUZ.  BU KONUDA DESTEK VERMEYE HAZIR KİŞİ VE  KURUMLARLA GÖRÜŞMEYE VE İŞBİRLİĞİNE HAZIRIZ.  ÜMRAN BORU ÇÖPLÜĞÜ BİRKAÇ PARÇAYA AYRILARAK; 1-) BOTANİK BAHÇESİ VEYA HOBİ BAHÇELERİ : AĞAÇLANDIRMA İLE BİRLİKTE, KARADENİZİN ÇOK ÖZEL BİTKİLERİNİN HARMANLANDIĞI BİR BÖLÜM.: Botanik bahçesinde %80 engelli çalışanlar olmalı. ( Düzce Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile birlikte) 2-) YÜRÜYÜŞ VE SPOR ALANLARI : Bisiklet yolları, engelli sporlarının yapılabileceği bölümler, yürüyüş yolları, denize doğru gençler için tırmanma bölümleri, paten ve su kayağı bölümleri engelliler ve yaşlılar için asansör, su kayağı… VE PARKIN DENİZLE BULUŞTURULMASI. 3-) HAVYAN SEVGİSİ EĞİTİM PARKI : Nuh’un gemisi konseptine uygun olarak, bilinen en eski canlı türünden, günümüze ulaşan, ulaşamayan canlıların bilgi...

Ağustos Böceği ile Katamaran

MÖ 6. yüzyılda yaşamış, eski Yunan masalcısı Ezop’un   masal kahramanları hayvanlarmış... Bu masallardan Ağustos Böceği ile Karınca’nın masalını bilmeyen yoktur. Masal, eğlenmeyi çok seven Ağustos Böceği ’nin bütün bir yaz şarkı söyleyip, eğlenirken, tam tersini yapan Karınca ’nın bütün yaz çalışarak, kış için erzak deposunu doldurduğunu anlatır. Ve acımasız kış gelir, Ağustos böceği bütün yaz eğlenmekten ambarına yiyecek koymaya zaman bulamamıştır. Çaresiz aç kalınca komşusu Karınca’nın kapısını çalar. Karınca’nın cevabı kıştan daha acımasızdır; “Madem bütün yaz saz çaldın, oynadın, şimdide oyna öyleyse” der ve kapıyı Ağustos Böceğinin yüzüne kapatır... Bu masalı çocukluğumdan beri çok acımasız bulmuşumdur; Ağustos Böceği’nin bütün yaz sıcaktan, çalışmaktan yorulmuş karıncalara ve diğerlerine şarkılar söyleyerek, neşe katarak hayatlarını kolaylaştırdığını düşündüğüm için acımasız bulmuşumdur. Eğer arkadaş olmayı başarsalardı; Çalışmaktan başka amacı olmayan Karınca ile e...