Ana içeriğe atla

2011 YAZ FESTİVALİ İÇİN ÖNERİLER

İyi bir festival düzenlemek için kış aylarından hazırlanmak ve geçirdiğimiz festivalleri iyi değerlendirmek gerekiyor. Oldukça renkli ve uzun süren 2010 festivalini izlerken, olmaması gerekenleri not etmiştik. Festival, tüm kente yayılmak istenmesine rağmen başarılı olunamamıştı. Farklı yerlerdeki etkinlikleri izlemek konusunda zorlanmıştık. Uçurtmalar uçurulamamış, Köy pikniği, istenen aktivite için yetersiz kalmıştı.
Önümüzdeki yıl hazırlıklarını çiçeği burnunda Kent konseyi yapacakmış… Başarılı olmalarını dilerim…Çünkü sonunda kentimiz kazanacak veya kaybedecek…Bu nedenle, görmek istediğim tabloyu sizlerle paylaşmak ve düzenleyicilere de bir şeyler söylemek isterim.
2011 yazı, Ramazan ayının erken başlamasıyla daha kısa süreceğinden, elimizde kalan kısacık yaz sezonu boyunca festival havası yaşatmak için;
1-) Güzel sanatlar akademileri ile yazışarak; sahil boyunca heykel sergisi, kumdan heykeller yaptırılabilir. ( tabi ki kumumuz uygunsa, değilse başka materyaller kullanılır) İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi öğrencileri, yaza girerken Fındıklı Parkı’nda halka açık heykel sergisi düzenlerlerdi. Park, öğrencilerin çalışmalarıyla bambaşka bir boyut kazanır, açık hava sergisi yeni yeteneklerin eserleriyle dolardı. İlçemizde buna benzer bir açık hava sergisinin oluşturulması.
2- Cuma ve Cumartesi akşamları bir saatlik meydan konserlerinin verilmesi,
Örneğin; Kent Orkestrası için duyurularınızı yaparak, gönülleri toparlayabilir, Halk Eğitim Merkezi ile iletişime geçebilirsiniz. Orada eğitim alan gençlerimize çalışmalarını sergileyebilecekleri bir olanak sunduğunuza ikna edebilirsiniz…
Akçakoca’da Türk Halk Müziği, Sanat Müziği çalışmaları yapan gönüllüler var. Onları da hafta sonu konserlerine dahil etmeye çalışabilirsiniz.
15 Haziran’dan başlayarak her Cuma ve Cumartesi Akşamı kent meydanında bir saat konser verecek ekibi hazırlamaya hemen başlarsanız, bu yaz Akçakoca şenlenecektir. Özetle, yeter ki siz adım atın, arkası gelecektir.
Tüm bunlar sürerken kent festival havasına çoktan girmiş olur. Ve 3 günlük dolu dolu bir festival yeterli olur. Festivalin amacı insanları yeni kültürlerle tanıştırmak olmalı. “İnsanlar anlamaz” anlayışı, sakat ve elitist bir ötekileştirme politikalarının ürünüdür. Festival yeni bir açılım sunmuyorsa, o kadar masrafa ve enerji harcamaya hiç gerek yok… “
Dağınık bir festival yerine; insanları kaynaştıran bir araya getiren festival olmalı.
1.gün (Cuma) : Gündüz açılışdan sonra,( sanatsal mekanlar, sergiler vs) Kısa metrajlı filmler “altın fındık” yarışması yapılabilir. ( Yarışmaya girecek eserler seçici kurul tarafından daha önce seçilmiş olmalıdır.) Film izlemeye gelen ilk 500 kişiye kart verilerek “ halk jürisi” oluşturulabilir. Özel Jüri vb. ödüllerle zenginleştirilebilir. Oylar sayılırken konser verilir.
2. Gün ( Cumartesi) :Festivalin kaynaşma ve dostluk günü konseptine göre hazırlıklar yapılmalı ve kent pikniği düzenlenmeli; geniş bir piknik alanı olan köylerden biri seçilmelidir.
Piknik alanında ;
-köyler arasında mahalli yarışmaların yapıldığı bir bölüm,(yemek, horon, türkü )
- Çocuklar için ayrı bir bölüm( Uçurtma uçurtma, kaykay vb. yarışma, tahta araba yarışması, çocukların ilgisini çekecek benzeri yarışmalar)( bu yıl uçurtmalar uçurulamamıştı)
- Piknik deniz kenarında düzenlenirse yüzme yarışmaları, oyuncak kayık yarışmaları, veya yelken yarışları o alana çekilebilir. ( Yelken Yarışları ilk gün de yapılabilir.)
Öyle ki insanlar bir taraftan piknik yaparken, diğer taraftan etkinlik alanlarını dolaşabilsinler, gösterileri izleyebilsinler.
3.Gün (Pazar) : Kültür evinde edebiyat söyleşisi, seçilen yazarlara kitap imzalatma, ( saat 10- 14 arası) Öğleden sonra araçlarla mahalle aralarında canlı müzik gezintisi, ( Bas seslerinin sonuna kadar açıldığı araba teyplerinden bahsetmiyorum) Sazlarla ( akordeon, saz, gitar, flüt, trombon, keman vs.) yapılan müzik türlerini kastediyorum. Akşam üstü de tiyatro olmalı. Gece de her zamanki gibi müzikle bitmeli.
Bunlar benim şu an aklıma gelenler, daha bir sürü insanın bu konu hakkında bir dolu görüşü vardır mutlaka. Etkinliklerin zamanlarını planlamak ve geniş katılımı sağlamak için daha iyi bir çalışma yapılması lazım. Tabii bir de festivale uluslar arası boyut kazandıracak etkinliklerin de planlanması gerekiyor. Bu tabloda hangi kategoride yer alacaklar? Yeni ne yapılabilir? Sorularının da sorulması gerekiyor. Fındığın hayatımızdaki yerini anlatan, konulu bir belgesel yapılsa festivale ne çok yakışırdı… ( Fındık işçilerini anlatan, geçmiş yıllarda türkü söyleyerek fındık topladığımızı hatırlatan vs.) Düşündüklerimizi hayata geçirebilmek için elimizi çabuk tutmayı bilmeliyiz. Çünkü; zaman iyi planlanmadığında, yapamadıklarınızı yüzünüze tokat gibi vurur. İnsansoyu için zaman, elmanın içine yerleşmiş kurt gibidir, siz düşünürken, kurt elmayı çoktan yemiştir… O nedenle; Kent konseyinde çalışan arkadaşlarımıza, bir taraftan plan yapmaya çalışırken, diğer taraftan çalabilecekleri her kapıyı çalmalarını öneriyorum. Her çalınan kapı açılmasa da denemekten usanmamalısınız…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÇINAR CADDESİ'NİN YENİ MEKANI "FINDIK CAFE" ADI GİBİ SEVİMLİ VE ŞIK

Çınar Caddesi'nde yeni açılan "Fındık Cafe" şirin mi şirin görüntüsüyle, s evecen, g üler yüzlü g enç sahipleriyle insanı adeta içine çekiyor. Bizler dilsiz canlılara merhamet etmeyen, nobran işletme sahiplerinin işlettiği mekanlara gitmek zorunda kaldığımızda kendimizi diken üstünde oturmuş gibi hissediyoruz. Çünkü dilsiz bir canlıya merhameti olmayan insanın gözünde siz sadece para getiren bir müşterisiniz. Fındık Cafe gibi sevgi dolu mekanlar da ise sıcak, samimi ve de o insancıl ha va ile içti ğimiz çay ballı, kahve hatırlı oluyor. Pozitif duygularla dolu, huzur buluyoruz bu mek anlarda. Akçakoca'da fırtınadan birçok yerin dağıldığı gece Fındık Cafe kendisine sığınan bir cana kucak açtı. Sahipleri tarafından terk edilmiş veya ilgilenilmeyen köpek doğurmak üzereydi. Fındık Cafe sayesinde yavruları hayatta kaldı. Yüreği güzel işletme sahiplerinin elinden çay içmek kadar güzel birşey yok. Kahvaltı yapmak isterseniz, telefon ile rezervasyon yaptırab...

ÜMRAN ÇÖPLÜĞÜ'NÜN DOĞAL PARKA DÖNÜŞÜMÜ İÇİN PROJE ORTAKLARI ARIYORUZ!

BELEDİYE ÇÖPLÜK ALANINI BİZE VERSİN, ÜNİVERSİTE VE  DERNEKLERLE  ORTAK   PROJE YAPALIM...  (AŞAĞIDA HAZIRLADIĞIMIZ TASLAĞI PAYLAŞIYORUZ.  BU KONUDA DESTEK VERMEYE HAZIR KİŞİ VE  KURUMLARLA GÖRÜŞMEYE VE İŞBİRLİĞİNE HAZIRIZ.  ÜMRAN BORU ÇÖPLÜĞÜ BİRKAÇ PARÇAYA AYRILARAK; 1-) BOTANİK BAHÇESİ VEYA HOBİ BAHÇELERİ : AĞAÇLANDIRMA İLE BİRLİKTE, KARADENİZİN ÇOK ÖZEL BİTKİLERİNİN HARMANLANDIĞI BİR BÖLÜM.: Botanik bahçesinde %80 engelli çalışanlar olmalı. ( Düzce Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile birlikte) 2-) YÜRÜYÜŞ VE SPOR ALANLARI : Bisiklet yolları, engelli sporlarının yapılabileceği bölümler, yürüyüş yolları, denize doğru gençler için tırmanma bölümleri, paten ve su kayağı bölümleri engelliler ve yaşlılar için asansör, su kayağı… VE PARKIN DENİZLE BULUŞTURULMASI. 3-) HAVYAN SEVGİSİ EĞİTİM PARKI : Nuh’un gemisi konseptine uygun olarak, bilinen en eski canlı türünden, günümüze ulaşan, ulaşamayan canlıların bilgi...

Ağustos Böceği ile Katamaran

MÖ 6. yüzyılda yaşamış, eski Yunan masalcısı Ezop’un   masal kahramanları hayvanlarmış... Bu masallardan Ağustos Böceği ile Karınca’nın masalını bilmeyen yoktur. Masal, eğlenmeyi çok seven Ağustos Böceği ’nin bütün bir yaz şarkı söyleyip, eğlenirken, tam tersini yapan Karınca ’nın bütün yaz çalışarak, kış için erzak deposunu doldurduğunu anlatır. Ve acımasız kış gelir, Ağustos böceği bütün yaz eğlenmekten ambarına yiyecek koymaya zaman bulamamıştır. Çaresiz aç kalınca komşusu Karınca’nın kapısını çalar. Karınca’nın cevabı kıştan daha acımasızdır; “Madem bütün yaz saz çaldın, oynadın, şimdide oyna öyleyse” der ve kapıyı Ağustos Böceğinin yüzüne kapatır... Bu masalı çocukluğumdan beri çok acımasız bulmuşumdur; Ağustos Böceği’nin bütün yaz sıcaktan, çalışmaktan yorulmuş karıncalara ve diğerlerine şarkılar söyleyerek, neşe katarak hayatlarını kolaylaştırdığını düşündüğüm için acımasız bulmuşumdur. Eğer arkadaş olmayı başarsalardı; Çalışmaktan başka amacı olmayan Karınca ile e...